Seyyare'n
15 Mayıs 2018 Salı
İndim şehre yine heybemdeki benlerle.
Her an farklı bir ben aynada, eski benler ise derinleşmekte belki belirginleşmekte.
Ölümle tabloya dönüşecek olan bu ayna kurbanını her an yoklamada.
Zaman geçiyor eski yarenler hep arkada, yılanın derisini atmasından hallice ama bir nebze daha hızlı.
Her an bir başlangıç geçmişinden emin olmaya güç bulunamayan.Bütün geçmiş derilerimi toplasam ne çıkar karşıma aynada?Ziyanlar yumağı.Bu deriler olduğu yerde bırakılmamakta, sırtta bir yük vagonu taşırcasına.
Onlarca ben ama tek sorumlu bir ben.
14 Mart 2018 Çarşamba
Kadar
Ey Rabbim!Halim sana malumdur.Seni anamayacak kadar hastayım.Ey şifa veren, şifana muhtacım...
Ruhum, ruhum çok hasta bayım,
O'nu anamayacak kadar,
Şifaya muhtaç olduğumu bilemeyecek kadar.
Su bayım su...
İçiniz, koklayınız, dokununuz, dinleyiniz!
Ruhunuzla hanımefendi.
Korkmayınız ruhunuzdaki ateşi söndürmez,
Aksine, güzelleştirir,
Zihninizden gönlünüze giden yolu
Ya da gönlünüzden zihninize.
Acele yok hanımefendi, niyet var.
Suya hazırlamalı önceden niyetinizi.
Hissedeceksiniz sıcaklığı, önce ellerinizde.Vefalı olmalı bu sıcaklığa ve onu verene.
Çünkü nadir uğrar insanlığa, bu sıcaklık...
29 Aralık 2017 Cuma
Açık hava sergisi, bir vapurdan...
Bir evrensel duygu, geçmişi kendi geçmişinde yaşamamasına rağmen ona duyulan hasret.Geçmiş hiç bir zaman geri gelmeyecek ama ona duyulan sevgi de hiç bir zaman bitmeyecek.Yıkmak mümkün değil bir şehri, bir milleti temellerinden, koparmak andan ütopik bir sevdayla inşa etmek için yeniden .Bu boğazın tazeliği gün geçtikçe dünü bugüne aratacak, sessizce.Kendi elimizle kendi sonumuzu hızlandırmaya ant içmişiz.Bir şehir kapana sıkışmış gibi, elleri kolları bağlı, çivilerle.
Bir mimar bir gün bütün apartmanları yeşile boyamak istese.Gecekonduları da ilkbaharda erguvan moruna, sonbaharda sarı turuncu kartelasına.Onlar gömülse de şehir dirilse.Gökdeleni gömmek uzun sürse de onun gömülüşü ile birlikte daha canlı dirilir bir şehir.Aşağı kısmını apartman yeşiline boyasa, kalanını da gökyüzüne katsa.Ya da biraz renklendirelim boyayarak, bir mezarlığa, gökdeleni.
Peki ya zaten gömülmüş olan minareleri nasıl bulacak mimar?Belki uzatmalı biraz minareleri, ırzına geçen gökboğanlara karşı.Ya üzerine kazıklar atılmış müstakbel sahil.Yarı gömülmüş deniz hiç hayal eder miydi kendinin gömülmek isteneceğini?Ne kadar emindi kendinden oysa.Diriltmeli balıkları öyleyse dalgalarıyla birlikte çizilmiş denizde, o beton sahil üzerinde...
22 Ağustos 2017 Salı
HAYAT GEÇİCİDİR.
Hayat geçicidir.Sizden dünyaya getirdiğinize geçer.Ondan da ondan hayata gelene.Peki ya neden sürekli birilerine geçer hayat!Hep birlikte olsak ,kaybetmek zorunda mıyız bize hayat vereni, kaybetmek zorunda mıyız hayat verdiğimizi?Zorundayız...Düşünsene sonu olmayan imtihan dolu bir hayatı.Ne kadar hep birlikte olsak da o ölüm acısını veya düğün gecesini bilmediğinden dolayı ruhumuza, bedenimize birlikte olmak yetmeyecektir.Hep bir çıkış yolu, hep imtihanlardan ve dünyadan bir kaçış yolu arayacaktı ruhumuz.Ölüm yok ise amaç da yoktur öyleyse.Ölüm var ise birçok amaç vardır ama bu hayatta ölüm amacına ulaşır en çok.İnsanın amacı olmazsa bile bedenin ve ruhun her daim bir amacı vardır.Beden toprağı arzular, toprak da ona kavuşmayı bekler.Ruh ise semaya her baktığında yandığını hisseder, uzanmak ister semaya.
Her elveda iki çift aşığı kavuşturmaktır aslında.Böyle söylersin de neden buluşmazsın beş vakit ona..
1 Şubat 2017 Çarşamba
Tek Nokta
Bedenim ruhumun hapisanesi,
Benim hapisanemi ses geçirmez camdan yapmışlar,
Ne pencere,ne kapı...
Tek anahtar kalem...
Kalemle,defterle kum olur cam beden.
Bir beden ki ifadesi bile duygu geçirmez camdan.
Siz onu gülerken görürsünüz,
İki yüzlü mü desem,belki daha fazla...
İçeride virgüller,soru işaretleri,
Birçok uzun çizgi,ünlemler,
Dışarıda tek nokta.
Duygu geçirmez hapisanenin sahibi...
20 Aralık 2015 Pazar
Mürekkep Gönüllü Veda
Bugün yine seninleyim her an olduğu gibi...Bu sıralar boğazımdan hiç ayrılmıyorsun bazen o kadar çok sarıp sarmalıyorsum ki senden başka hiçbir şeyi düşünemez oluyorum,sen izin vermedikçe hareket dahi edemiyorum.Neden bu kadar kararlısın beni bırakmamaya,beni bu kadar çok mu seviyorsun?Senden kimseye bahsetmek istemiyordum,kimsenin senin benimle olduğunu bilmesini de.Ama artık çoğu kişi öğrendi birlikteliğimizi ve onlar ne der diye düşünmüyorum.Bütün dünya duysun senin benimle olduğunu.Bunu sana olan sevgimden demiyorum,sadece artık bu birlikteliği sona erdirip yeni bir sayfa açmak istediğimden.
Sen çalıyorsun kapıyı geldim diye,ilgi istiyorsun sürekli sadece sana odaklanmamı istiyorsun.Biliyorum bu da bizim kaderimiz sen bensiz yapamıyorsun bende sensiz göremiyorum,anlayamıyorum,farkında olamıyorum bazı şeylerin belki.Ama şunu da söylemeliyim ki ne zaman üzülsem,ne zaman sıkıntıda olsam sen benim hep yanımdaydın,beni yalnız bırakmadın.Mutlu olduğumda ise sadece uzaktan selam verip geçip giderdin.Hayatimdaki yerin çok büyük, birçok sevdiğim insanı bırakıp seninle olmak zorunda kaldım,hayatıma yön verdin senin dediğini yapmadığım zaman daha da mutsuz olduğumu sandım.Ama artık ayrılma vaki geldi.Seninle yaşadığım günleri asla unutmayacağım çünkü o anılarımız bana güç vericek bu dünyada.Hep kötü zamanlarımız oldu diyemem bazen öyle şeyler hissetmeme yol açtın ki o duyguları yazmaya şu camın içindeki mürekkep yetmez.Belki de senin benim hayatımdaki görevin buydu ve görevini yerine getirdin artık gitme vakti.Benden sonra birlikte olacağın insanlara dikkat et sakın onların isyan etmesine sebep olacak şeyler de yapma.Onların hayatlarına şöyle bir dokun,içlerindeki huzuru hissetmelerine neden ol ve çekil köşene...
Ona çok şey katmış olduğun bedenin kiracısı Yâren,beni yıllardır yalnız bırakmayan hastalığıma...
5 Haziran 2014 Perşembe
Andrew Niccol tarafından yazılan ve Peter Weir'ın yönettiği 1998 yapımı bir filmdir. Bence filmlerde önemli unsur yapımcısı ve baş rol oyuncudur bu yüzden bir filmi iyi anlamak için ilk önce bu iki unsuru tanımak gerekir.Yapımcı hakkında pek bir bilgi yok fakat herkesin komedi filmlerinde tanıdığı Jim Carrey bu filmde alışagelenin dışına çıkmıştır fakat buna rağmen bu filmdeki rolunde çok gerçekçi ve samimi.
Filmin konusu gerçekten çok dikkat çekici.Filmi sadece izlemek için değilde anlamak için izleyince düşündürecek birçok şey var.Benim ve önerisini aldığım hocamın düşüncelerinin analizini kısaca anlatmak istiyorum.İlk önce filmi önyargısız izleyin çünkü bazı din dışı gibi görülen şeylerden birçok ders çıkarılabiliyor.Filmi izleyince Allah'ın(c.c) bizi her zaman ne yaptığımızı bilmesi akıllara gelebilir ki benimde aklıma ilk bu geldi.Fakat sonra hocamın düşüncelerini dinleyince kısmen değişti.Teknolojinin baskın geldiği şuan ki durumumuzla Truman'ın durumu aynı gibi.Biz fark etmesekte vermeye çalışan bir kaynak var.Bu kaynak teknolojinin bize olan üstünlüğüdür ve bizi mankurtlaştırmaya çalışır.Her zaman bize verdiği mesajlarla zorunlu bir yön vermeye çalışır.Bu bir kelepçedir anahtarı ise iradedir.Ne zaman kendimiz düşünmeye çalışırsak irade sahibi oluruz.Bu kaynak bizi iradeden kopartıp tek tipleşmeye götürmektedir.Filmde Allah'ı (c.c) düşünürsek bazı pürüzler çıkabiliyor çünkü bahsedilen sualsız bir zorunlu yönlendirme fakat hayatta böyle değil çünkü Allah(c.c) bize imtihan verirken,seçme hakkını bize veriyor.Düşüncelerimin doğru anlaşılmasını umuyorum ve sadece filmden bunlar çıkarılamaz,birçok yere çekilebilir belkide.Truman ile hayatı ve kendinizi sorgulayacaksınız.
(Günaydın!.Ve olurda sizi göremezsem iyi günler,iyi akşamlar ve iyi geceler.)
Yâren K.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)