Bir evrensel duygu, geçmişi kendi geçmişinde yaşamamasına rağmen ona duyulan hasret.Geçmiş hiç bir zaman geri gelmeyecek ama ona duyulan sevgi de hiç bir zaman bitmeyecek.Yıkmak mümkün değil bir şehri, bir milleti temellerinden, koparmak andan ütopik bir sevdayla inşa etmek için yeniden .Bu boğazın tazeliği gün geçtikçe dünü bugüne aratacak, sessizce.Kendi elimizle kendi sonumuzu hızlandırmaya ant içmişiz.Bir şehir kapana sıkışmış gibi, elleri kolları bağlı, çivilerle.
Bir mimar bir gün bütün apartmanları yeşile boyamak istese.Gecekonduları da ilkbaharda erguvan moruna, sonbaharda sarı turuncu kartelasına.Onlar gömülse de şehir dirilse.Gökdeleni gömmek uzun sürse de onun gömülüşü ile birlikte daha canlı dirilir bir şehir.Aşağı kısmını apartman yeşiline boyasa, kalanını da gökyüzüne katsa.Ya da biraz renklendirelim boyayarak, bir mezarlığa, gökdeleni.
Peki ya zaten gömülmüş olan minareleri nasıl bulacak mimar?Belki uzatmalı biraz minareleri, ırzına geçen gökboğanlara karşı.Ya üzerine kazıklar atılmış müstakbel sahil.Yarı gömülmüş deniz hiç hayal eder miydi kendinin gömülmek isteneceğini?Ne kadar emindi kendinden oysa.Diriltmeli balıkları öyleyse dalgalarıyla birlikte çizilmiş denizde, o beton sahil üzerinde...